You are currently viewing Leziz Kadavralar / Agustina Bazterrica / Siren Yayınları,

Leziz Kadavralar / Agustina Bazterrica / Siren Yayınları,

İlk Basım Tarihi: 2017

Çeviren: Seda Ersavcı

… Bir seferinde ona neden sersemletme alanında çalıştığını sormuştu. Sergio, “Ya besi hayvanları ya ailem,” demişti. Elinden başka bir iş gelmediğini ve maaşın yüksek olduğunu söylemişti. Ne zaman pişmanlığa kapılsa çocuklarını ve bu iş sayesinde onlara nasıl da daha iyi bir hayat sunabildiğini düşündüğünü anlatmıştı. Bu yeni etle, kökü kazınmamış olsa da, nüfus fazlalığının, fakirliğin ve açlığın kontrol altına alındığından dem vurmuştu. “Bu hayatta herkesin bir işlevi var,” demişti “etinki kurban edilmek ve yenmek.” Yaptığı iş sayesinde insanların beslendiğini, bu yüzden kendiyle gurur duyduğunu söylemişti. Daha pek çok şey söylemişti aslında ama o artık dinleyemez olmuştu. 

(Sayfa 64)

      Ansi’yi kovmak zorunda kaldı çünkü kırık dökük biri onarılamazdı. Ama psikolojik destek görmesini sağlaması için Kreig’le konuştu, ne var ki bir ay sonra Ansi kendini vurdu. Karısı ve çocukları mahalleden taşınmak zorunda kaldılar, o gün bugündür Manzanillo mutlak bir nefretle bakıyor ona. O saygı duyuyor Manzanillo’nun bu tutumuna. Artık bu şekilde bakmaz, nefret onu artık beslemez olduğunda endişelenmeye başlayacak asıl. Çünkü nefret devam etme gücü verir insana, kırılgan yapıyı ayakta tutar, boşluğun her yeri işgal etmemesi için iplikleri birbirine bağlar. …

(Sayfa 76)

=> Sayfa 84 – 85 rüyası çok iyi yazılmış

… Duvarlarda  grafitiler var, ayrıca yazılar yazılmış, resimler karalanmış. Birisi küçük ve bitişik harflerle “Hayvanları özlüyorum” yazmış. Başka birisi üstünü çizmiş ve “Umarım geberip gidersin geri zekâlı” yazmış.

(Sayfa 102)

… Birkaç ay önce aday genç bir kadındı. Söylemin ortasında Mari genç bir kadının intihar etmesinin saçmalık olduğunu, kimsenin gezegeni mezegeni kurtarmadığını, tüm bunların zırvalık olduğunu, bir deli taburunun bu kadar genç bir kızın beynini yıkamasına izin veremeyeceğini, kendilerinden utanmaları gerektiğini, neden birlik olup birbirlerini öldürmediklerini, mesele yardım etmekse neden organlarını bağışlamadıklarını bir türlü çözemediğini, üyeleri canlı olan Kurban Kilisesi’nin büsbütün gülünç olduğunu haykırarak merdivenlerden inmiş ve o Mari’ye sarılıp başka  bir odaya götürünceye değin de bağırmaya devam etmişti. …

(Sayfa 121)

    Söylediği her şeye katılıyor o, ama kelimelerine tahammül edemiyor işte; artlarında yapışkan bir iz bıraka bıraka sürünen, kıvrıla kıvrıla ilerleyip üstü üste yığılan, çürüyen ve havayı leş kokusuyla kirleten minicik iribaşlar gibi kelimeleri.

(Sayfa 170)

Leave a Reply